27 Temmuz 2013 Cumartesi

ÜLKEYİ HASO'LAR VE MEMO'LARMI YÖNETECEK?...

27 Mayıs Darbesinin ‘Hasoları Memoları’
İKTİBAS; 2013-06-06 12:50


Haluk Öztürk

Bu yıl 27 Mayıs 1960 Darbesinin elliüçüncü yıldönümü. Her yıldönümünde darbenin amaç ve sonuçları üzerinde uzun uzadıya tartışılır. Son yıllarda resmi devlet politakalarının giderek sorgulandığına ve kemalist devlet ideolojisinin ciddi bir şekilde köşeye sıkıştırıldığına da tanık oluyoruz. Ama darbenin yapılmasında ‘‘Kürt halkının özgürlük mücadelesi ’’ve ondan duyulan korkunun asıl nedenlerinden birisi olduğu gerçeği yeterince açıklanmış değil. Tıpkı daha sonra ki 1971 ve 1980 cuntalarında olduğu gibi...

27 Mayıs 1960 Darbesinin bu yıldönümünde, darbenin mağdurlarından Ağrı milletvekili Halis Be`yi (Öztürk) ve zulüm görmüş bütün kürt şahsiyetlerini saygıyla yad etmek için, o günlere ait bazı olayları ve anı notlarını paylaşmak istiyorum.

Ama önce konuyla ilgili bir anımı anlatayım: Bir kürt olarak ben bu askeri zorbalığın mağduru olduğumda dört veya dört buçuk yaşında idim. Köyümüze siyah renkli kocaman makinelerle gelen bazı adamlar, anlamadığım bir dilde bağırarak konuşuyorlardı. Ellerinde silahlar vardı. Kimdi bunlar? Ne istiyordular bizden? Neden bizleri korku ve dehşet içinde bırakarak, o an köyde bulunan amcamı ve diğer bütün erkekleri tekme tokat makinelere bindirip götürdüler? Kadınlar hem ağlıyor, hemde küfür ediyordu bu ‘’eskerê romê” denen adamlara. O günden beri askere ve askeri cemselere hep antipatiyle bakarım.

İlk okula başladıktan sonra o askerlerin dilini öğrenmeye başladık. Tatil zamanlarında köye geldiğimizde, okulda öğrendiğimiz bir kaç türkçe kelimeyi kullandığımız an büyüklerimizden hemen tepki görüyorduk. ‘’Rom’un dilini konuşmayın evde, sadece okulda konuşun’’ diyorlardı. Bütün bunların nedenini yıllar geçtikçe daha iyi anlıyorduk. Orta okul - lise çağına geldiğimizde, yaşadığımız bu durumun tipik bir ‘’sömürge –sömürgeci’’ ilişkisi oduğunu kavradık. Tarihimizi öğrenme çabasına girdik. Meger bu zulüm yeni değilmiş!

Çok partili sisteme geçiş, kürtlerde iyimserlik

30 yıla yakın süre boyunca devletin tek hakimi olan CHP’nin yaptığı zülmün artık son bulması veya hafiflemesi umuduyla kürtlerin büyük bir bölümü çok partili sisteme geçiş meselesine sıcak baktılar ve desteklediler. Halis Bey de öyle düşündüğü için DP’ye katılarak üç dönem (10 yıl) Ağrı’dan milletvekili olarak seçilir ve böylece tekrar aktif siyasete katılır.

Qazi Muhammed’e kutlama mesajı 

Halis Bey’in Ağrı Dağı Direnişinden sonra idam edilmeyişine hayıflanan Milli Şef İsmet İnönü , onun siyasete girmesinden rahatsızdır. Daha DP’nin ilk kuruluş döneminde CHP ve subaylar Halis Bey’i siyasetten uzak tutmaya çalışırlar. Mehabad Kürt Cumhuriyeti Başkanı Qazi Muhammed’e kutlama mesajı göndermiş suçlamasıyla 1946 da tutuklanır. Günlerce sorguya alınır, her sorulduğunda ‘Hayır göndermedim, siz bana iftira atıyorsunuz! Ama keşke gönderebilseydim. Bu benim için bir şeref vesilesi olurdu. ‘’ diyerek direniyor.

Buna benzer bildiğim daha birçok zorbalık örneği vardır (Bizat Halis Bey’in kendisinden ve bugün hayatta olan büyük oğlundan dinlediklerimi burada yazıyı uzatmamak için anlatmıyorum. Belki ilerde bir kitap çalışmasında, bunları ve Yassıada ile Kayseri Cezaevinde kalmış DP’li milletvekillerin anı kitaplarından, Halis Bey’le ilgili olan anıları derleyip yayınlarım).

‘’Bizi Hasolar Memolar mı yönetecek’’

Demokrat Parti iktidara gelince ‘’Bizi Hasolar Memolar mı yönetecek’’ diyen CHP ve asker-sivil burokrasinin etrafına kümelenen şehirli zümre ‘’demokrasinin nimetlerinden kürtler yararlanır, cumhuriyetimizin geleceği tehlike altına girer’’ propagandasını ağızlarına pelesenk yapmışlardı. İsmet İnönü’nün damadı tarafından çıkarılan ‘’AKIS’’ dergisi ve diğer bazı kemalist yayınlar Halis Öztürk’ün aleyhinde yazılar, karikatürler yayınlıyordu. Haso Memo diye kast ettikleri Halis Bey, Şeyh Selahaddin İnan, Abdulmelik Fırat, Diyarbakır milletvekilli Mustafa Ekinci ve diğer bazı kürt asıllı milletvekilleri idi. Bazı CHP’liler bunların kürtlük davasını meclise taşımak için geldiklerini iddia ediyorlardı. Onlara göre o davanın (kürtçülük) teorisyeni Diyarbakır milletvekili Mustafa Ekinci, militanı ise Ağrı milletvekili Halis Öztürk’tü... Mustafa Ekinci öldükten sonra (1958) Halis Öztürk yanlız kalmış emelinden vaz geçmişti...

Pekçok konuda olduğu gibi bu konuda da CHP yalan söylüyordu. Çünkü o da birçok kürt şeyh ve ağalarını oy deposu olarak görüyor ve Kemalist Cumhuriyetin ‘yeminli dostları’ olarak onlara yatırım yapıyordu. Bunların bir kesimi Şeyh Sait, Ağrı ve Dersim hareketlerinde öncü konumundaki ailelerdi. CHP’nin onlarla olan dostluğu onlarca yıl sürdü ve hala yer yer devam ettiği biliniyor.

Tutak’ın köylerinde silahlar toplanıyor

1959"da bölgede yeni bir isyan hazırlığı var şüphesi (veya bahanesi?) ile Tutak’ın köylerinde silah araması yapılıyor. Bu geniş operasyondan amaç, önleyici bir tedbir olarak Kürtlere gözdağı vermekti. Çok az sayıda tüfek ve tabanca ele geçirildiği halde, silahların sayısı çok abartılarak açıklanıyor ve böylece tehlikenin ‘varlığına’ işaret ediliyordu. 2008 de Ecevitin gizli arşivinden çıkarılıp kamoyu ile paylaşılan Cemal Gürsel’in ‘’1961 Kürt raporu’’ kürt sorunundan duyulan korku ve endişenin ne kadar futursuzca abartıltığını bir kez daha ortaya koyuyordu. Halis Bey’in Barzani’ye yardım gönderdiği için yargılanması isteniyordu.

49’lar olayını anlatan bazı aydınlarımız, tutukluların serbest bırakılmasına yardım etmesini istemek için Halis Bey’e gittiklerini, ama onun bu işe yanaşmak istemediğini yazdılar, oysa devletin gözü zaten sürekli üstündeydi Halis Bey’in. Buna yanaşmamasının haklı gerekçesinden nedense bahs etmiyorlar, hatta avukat tutabilmek için para toplama görevini üstlenen dört kişilik komiteden bir kişinin Halis Bey’in Ankara Hukuk Üniverstisinde okuyan oğlu Salih Öztürk olduğundan da behs etmiyorlar... (Sadece bu komitenin içinde yer alan Şerefettin Elçi bir röportajında bundan bahs etmiştir).

Cemal Gürsel’in kürt raporu ve darbe sonrası

Askerler 27 Mayıs’ ta Kürt sorununa ittihatçılar gibi ‘hicret çözümü’’ öneriyordu. Kürdistan demografisini kürtlük aleyhine çevirmek, asimilasyonu hızlandırmak ve bunun için özellikle kürt kadınını türkleştirmek; zor kullanarak Kürtlerle Lazların yerlerini değiştirmek, 2500 kürt ileri gelenini idam etmek, önerilen belli başlı tedbirlerdi! Hasta ve barbar bir zihniyete sahip olanların takipçileri günümüzde de var. ‘’Ergenekoncular ‘’ gibi!

27 Mayıs darbesinin arifesinde ortaya çıkan 49’lar davası, Sivas Toplama Kampı ve ileri gelen 55 kürd’ün sürgüne gönderilmesi, bütün bunlar, birbirine yakın zaman kesitlerinde cereyan etmiş, içiçe geçmiş olaylardır. Bunlar kürt aydınları tarafından kısmen irdelenmiş ve analiz edilmiş olmakla beraber, henüz tamamiyle bir tarih bilinci olarak toplumun hafızasında gerekli yerini almış sayılmazlar.

Sivas Kampından batı Anadoluya sürgün edilen 55 kişiden 11 kişi Ağrı’dandı. Halis Bey’in bir kardeşi, bir amcazadesi ve damadı olan bir yeğeni ile birlikte kendisine öteden beri bağlı, yakın dostlarıydı. Tahmin edebileceğimiz gibi, bunların dışında pekçok şeyh ve ağa vardı Ağrı yöresinde, ama acaba neden sadece Yassiadada tutuklu olan Halis Öztürk’ün akrabaları ve yakın dostları?.. Kanımca bu sorunun arkasında yatan neden devletin Halis Öztürk’e ve ailesine her zaman potansiyel düşman gözüyle bakmış olmasıdır.

Celal Bayar’la Halis Bey arasında geçen diyaloglardan

Bir buçuk yıl Yassıada tutuklu kalan Halis Bey’e, 10 yıl müdetle ağır hapis cezası verildi ve ömürboyu amme hizmetlerinden men edildi. Kayseri hapishanesine konuldu. Burada Celal Bayarla sık sık bir arada oldular ve aralarında geçen birçok ilginç diyaloglara tanıklık edenlerden biri olan rahmetli Abdulmelik Fırat, anı kıtabında bu diyaloglardan birini şöyle anlatıyor: Bayar’a hitaben de: ‘’Dört sene seninle hapishanede yattım; bir dört sene de İsmet İnönüyle yatsaydım gözüm arkada kalmazdı. Hiç olmazsa bizi ezenlerin bir kısmı bizimle bu zulümleri beraber yaşasalar belki akılları başlarına gelir, zulüm etmenin ne kadar kötü olduğunu ancak anlarlar’’demişti.

Başka bir sohbette de Bayar kendisine sorar: ‘’Halis Bey, her zaman dikkatimi çekıyordu, her gelişimde herkes önümden ayağa kalkıyordu, bir tek sen kalkmıyordun. Neden? Korkmuyormuydun?’’ Oda şu cevabı veriyor: ‘’Sen başbakan iken Seyit Rıza’yı idam eden kişisin. Önünde ayağa kalkmak kanıma dokunuyordu da ondan... Hayır korkmuyordum. İtiraz edip üzerime adam gönderseydin, onlar bana dokununcaya kadar senin işini hal ederdim. Sen de bunun farkında olduğun için sorun yapmadın‘’ der.

Halis Öztürk’e tavassut ve Bakan Dr. Yusuf Azizoğlu’nun istifaya zorlanması

1963 yılında Kayseri hapishanesinde yatan bütün tutukluların kendi il sınırları dahilinde ailelerine yakın hapishanelere nakil edilmesi kararlaştırılıyor. Sadece Halis Öztürk’ün bu haktan yararlanmasına musade edilmiyor. Bunun üzerine Halis Bey, Dr. Yusuf Azizoğlu’ya konuyla ilgilenmesi için haber gönderiyor. Sağlık bakanı sıfatıyla Azizoğlu Ağrı Valisini telefonla arıyor ve bu konuyu kendisiyle konuşuyor. Vali durumu ortak kabinenin İnönü’cü içişleri bakanı Hıvzı Oğuz Bekata’ya şikayet ediyor. Yusuf Azizoğlu kürtçülük yapmakla suçlanıyor. Delili ise bir doğu (kürt) derneğine parasal yardım yapması ve Halis Öztürke tavassut etmesi. Konu iki gün mecliste tartışıldıktan sonra her iki bakanın da istifasıyla sonuçlanıyor. İçişleri bakanının istafa etmek zorunda kalması, bugüne kadar yazılıp çizilmemiş ilginç bir nedene dayanıyor: Halis Bey’den dolayı eski DP bakanlarından Samet Ağaoğlu, Bekata’nın annesinin bir randevu kadını olduğuna dair bilgileri belgeleleriyle birlikte Yusuf Azizoğluna iletmesidir.

Yassıada ve Kayseri Hapishanelerinden diğer bazı anılar: 

Şimdiye kadar Yassıada ve Kayseri günlerini anlatan pekçok anı kitabı yayınlanmış ve yayınlanıyor. Kürtlerden, anılarını kitaplaştıran rahmetli Abdulmelik Fırat ve rahmetli Muş milletvekili Gıyasettin Emre dışında kimseye rastlamadım. Halis Bey’ın çok renkli, serüvenlerle dolu anıları ise parça parça olarak daha çok türk asıllı yazar-edebıyatçıların anı kitaplarında yer alıyor. Bunlardan birkaçını aşağıda okuyuculara sunuyorum.

YASSIADA TOPLAMA KAMPI"NDAN İBRET SAHNELERİ
İsmail Küçükkilinc 


Ağrı Milletvekili Halis Öztürk ile Fikri Karanis arasında Yassıada’da havalandırma esnasında geçen konuşma tam bir ibret numunesi: “ Bir ara gözüm, alanın ortasında, iki üç metre yükseklikteki kayanın ötesine berisine tünemiş sekiz on kişiye ilişti. Yaklaşınca bunların tamamının Kürt kökenli milletvekilleri olduğunu fark ettim. Ağrı milletvekili şöhretli Halis Öztürk iri cüssesi ile kayanın neredeyse büyük kısmını kaplamıştı. Bu arkadaşlar, yüzleri asık, düşünceli, benzetilmek istenirse, kapalı bir yere tıkılmış, doğadaki dekoruna da uygun bir kayalık üzerindeki alıcı kuşlara benziyorlardı. Tabii kanatları tüyleri yolunmuş olarak. Halis Öztürk’e takıldım: ‘Kürdoğlu; galiba burayı Ağrı’nın tepeleri sandın. Bıraksalar uçacaksın memlekete doğru’. Halis’in cevabı düşündürücü ve esprili idi: ‘Gülersin Lazoğli. Beni aylarca bir İsmet Paşa hökümatı, ordusu ile dağlardan sökememiştir. Meğer ben Menderes hökümatından guvvetli imişim o zaman. Biz Bayar’ı, Menderes’i bir hökumat bilip arkalarına düştük. İki saatte teslim bayrağını çektiler. Ona yanarım..’” (Fikri Karanis, Koltuk Değnekli Demokrasi ve 27 Mayıs Darbesi s.399-400).

Samet Ağaoğlu’nun ‘’Yassıada, Kayseri ve Topbaşı Cezaevi Günlükleri’’ kıtabından: 

07.09.1961 Perşembe

Arkadaşlar aralarında Şeyh Selahattin’le [İnan] Ağrı Mebusu Halis [Öztürk] derin düşünceler içinde. Selahattin Halis’in ruhunu karartıp duruyor, ‘’Bizi bir kere yakaladılar. Artık bırakmazlar’’ diyor. Halis’in derdi biraz başka. On altı arkadaşı ile iki taburu yarıp geçtiğini hatırlıyarak bugünkü aczine lanet okuyor!


Kocaeligazetesi

8.02.2012, Cazim Gürbüz - Siyasal Gülmeceler

Şark’ta kim şekavet yapacak? 

Babamın halasının oğlu Ekrem Ocaklı, Demokrat Parti’den Gümüşhane milletvekilliği yapmıştı 1954-1957 döneminde. 1969 yılında üniversite öğrencisiyken kendisini ziyaret etmiştim, o ziyarette anlatmıştı Ağrı Milletvekili Halis Öztürk’ün dediklerini.
Halis Öztürk, ya da yöresindeki adıyla “Sipkanlı Halis Bey”, 1930 Ağrı isyanının dört elebaşından biri. Yargılanıyor, bir süre hapis yatıyor, sonra af çıkıyor, serbest kalıyor. DP döneminde de milletvekili oluyor üç dönem. Halis Öztürk’le Ekrem amcam yan yana oturuyorlarmış mecliste, kürsüye hiç çıkmayan, Türkçesi de kıt olan güneydoğulu bir milletvekili söz almış birdenbire. Halis Öztürk şaşırmış: “Ola, bu herif ne diyecek?” diye merak ediyormuş. O milletvekili başlamış konuşmaya, diyormuş ki “Şark’ta şekavet hadiseleri (yani doğuda eşkıyalık) oluyor, hökumat uyuyor mi?”. Halis Bey kahkahalarla gülmeye başlamış, yerinden seslenmiş: “Ola oğlum geç yerine, otur otur, yahu şarkta kim şekavet yapacak, sen de buradasın, ben de buradayım!”





18 Temmuz 2013 Perşembe

CHP'NİN İHTİRASI DARBEYE NEDEN OLDU!...

Menderes'in vekili Kurmel:
CHP’nin ihtirası darbeye sebep oldu

27 Mayıs 1960 döneminin Demokrat Parti (DP) Kayseri Milletvekili Hakkı Kurmel, yıllardır süren suskunluğuna darbenin yıl dönümünde son verdi. CHP’nin ihtirası ve askerlerin maaş azlığı bahanesinin darbeye sebep olduğunu vurgulayan Kurmel, "İsmet İnönü cumhurbaşkanı olmak için darbeyi teşvik etti. Alparslan Türkeş de cuntayı kuran asıl kişidir. İnönü istese Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamını önleyebilirdi. Kinden dolayı idamları önlemedi. Bu milletin DP’ye olan bağları, İnönü’de CHP’nin rey ile iktidara geleceği umudunu azaltmıştı.” dedi.

DP Kayseri Milletvekili Hakkı Kurmel, 27 Mayıs 1960 darbesi ile ilgili ilk kez Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) konuştu. O yıllarda Kayseri’nin Sarı kazasında hakimlik yapan Kurmel, verdiği hızlı ve doğru mahkeme kararlarından dolayı, bölgede ‘Sarı Hakim’ namı ile anılıyordu. Halkın kendisine gösterdiği itibar ile önce CHP'lilerce partilerinden milletvekili olması teklifi aldı. Ancak daveti kabul etmeyen Kurmel’e, aynı teklifi 1954 seçimleri öncesinde DP Maraş Milletvetkili Afet Kadıoğlu tarafından DP'ye katılması için yapıldı. Kurmel, dönemin iktidar partisinin bu teklifini düşünmeden kabul etti. Milletvekili adaylığı, kazandığı vekillik sınavının hemen ardından kesinleşti, 1954 seçimlerinde Kayseri’den 28 yaşında Meclis'e girerek, TBMM’nin en genç milletvekili unvanını kazandı.
İlk dönem, Meclis'te maliye ve bütçe komisyonlarında çalıştı, 1957 seçimlerinde bölgesinden yine vekil seçilerek, DP çatısı altında Meclis'teki yerini korudu.

DARBE İLE GÖZALTINA ALINDI
27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleştiğinde Kurmel, önce gözaltına alındı, sonra serbest bırakıldı. Karanlık günler yaşayacağını anlayınca eşi ile İstanbul’daki yakınlarına gitti. Fakat bir müddet sonra, DP’nin tüm Türkiye’de göz altına alınan vekilleri gibi o da yeniden tevkif edildi, Davutpaşa Hapishanesi’ne atıldı. Hapishanedeki 7 DP’li vekil ile birlikte bir süre sonra yargılanmak üzere Yassıada'ya sevk edildi.

“KAYSERİ OLAYLARINDAN SUÇUM OLMAMASINA RAĞMEN İDAMLA YARGILANDIM”
Kurmel, Yassıada'daki tutukluluk günleriyle ilgili Ada kumandanı Yarbay Tarık Güryay’ın nakisesi fazla biri olduğunu ifade etti. Güryay’ın elinde sopa ile dolaşan ve sürekli mahkumlara şiddet uygulayan biri olduğunu anlatan Kurmel, kendisinin de fiziki ve psikolojik işkenceye maruz kaldığını, uygulanan şiddet sonucu gözünü kaybetme safhasına geldiğini, tutuklu bulunduğu 2,5 yıl boyunca eşini bir kere gördüğünü söyledi.

Kurmel, sözlerine şöyle devam etti: “Çok acı günler yaşadım. İdam edileceğim diye bekliyordum. Bir tarafta aileme duyduğum hasretim bir taraftan ölüm korkusuyla günlerimi geçirdim. Tüm milletvekilleri benim yaşadıklarımı gördü. Hepsi aynı yoldan aynı korkularla baş başa kaldı. İsmet İnönü’nün Kayseri’ye girişine mani olduğum ve anayasaya aykırı davranışlarda bulunduğum gerekçesiyle iki kere idamla yargılandım. Benim anayasaya aykırı bir davranışım söz konusu değildi. İnönü’nün de Kayseri’ye girişini ben engellemedim. İçişleri Bakanı Namık Gedik, İnönü’nün Kayseri’de yapacağı tahripkar konuşmadan dolayı, halkın isyan çıkaracağı ve ortalığın karışacağı endişesini taşıyordu. Bunun için İnönü’nün Kayseri’ye girişinin engellenmesi taraftarıydı. Fakat ben kendisine böyle bir endişenin, yersiz olduğunu Kayseri’de böyle bir durumun yaşanmasının ihtimal dâhilinde olmadığını söyledim. Benim bu şekilde beyanım olmasına rağmen, bu olaylardan idamla yargılandım.”

“İNÖNÜ DARBE YAPILMASI İÇİN ASKERE HABER GÖNDERDİ”
Eski DP Kayseri Milletvekili Hakkı Kurmel, 27 Mayıs Darbesi’nin gerçekleşmesinde İsmet İnönü’nün büyük rolünün olduğuna işaret etti. Atatürk ve Fevzi Paşa’nın orduyu siyasetin dışında tutma gayretlerine rağmen, İnönü’nün TSK’yı siyasetin içine çekmek için gayret gösterdiğini belirten Kurmel, darbeden önce CHP liderinin TSK’ya ihtilal yapmaları konusunda sürekli haber gönderdiğini açıkladı.

Kurmel, konu ile ilgili şu bilgileri aktardı: “Paşa, 1957 seçimlerinden önce uzantısının bulunduğu gruba haber gönderdi, ‘Beklesinler bu seçimleri alacağız.’ dedi. Fakat seçimleri DP kazanınca, cuntacılara tekrar haber yolladı: ‘İhtilal yapsınlar.’ Bunlar, yaşanan vakalar. Bunların duyumlarını da alıyorduk. Ayrıca Talat Aydemir, savunmalarında da bunu itiraf etti.”

“ASKERLERİN MAAŞLARI AZ OLDUĞU İÇİN DARBEYE DESTEK VERDİLER”
Darbe öncesinde subayların maaşlarını yetersiz bulduğunu sürekli gündeme getirdiklerini hatırlatan Kurmel, “Subayların büyük çoğunluğu, maaşları az olduğu için darbeye katıldı. Darbe yapıldıktan sonra, beni Harbiye’ye götürdüklerinde bir subay, ‘Pabucumuzun altı delikti.’ dedi. Bazıları ceplerinde bulunan son 10 kuruşu bana gösterdi. Maaşlarının azlığından yakındı. Bir üsteğmen de bir avukat kızla evlenecekken, kızın ailesinin kendilerine engel olduğunu söyledi. Kızın babasının, kızına ‘Askerlerin açlıktan nefesi kokuyor. Açlığa mı kendini mahkûm edeceksin.’ dediğini aktardı. Bu durum subayın gururunun kırılmasına sebep olmuş. Yaşadıklarımız ve duyduklarımız, bize askerlerin maaşlarını artırmak için bu işe giriştiklerini gösterdi.” diye konuştu.

Kurmel, ‘Baret ölçüsü’ içerisinde herkesin maaşlarına zam geldiğini kaydederek, “Hükümetimiz döneminde, onlar farklı bir ayrıcalık istiyordu. Maliye Bakanı Hasan Polatkan bir konuşmasında askerlerin maaş zamları ile ilgili şöyle konuşmuştu: ‘Baret var, farklı bir şey yapamayız. Yarın bir mühendis ve doktor çıkar, benim askerden ne farkım var, derse ne yaparız? Bunun için maaşlarını artıramam askerilerin.’ dedi. Askerler, darbeye denk gelen günlerde maaşların azlığı ile ilgili şikâyetlerini fazlası ile gündeme getirmişlerdi. Nitekim, darbenin ardından maaşlarında önemli düzenlemeler yaptılar. Darbe, Halk Partisinin korkunç ihtirası ve genç subayların maaş derdinden dolayı gerçekleşti.” dedi.

“DP’Yİ YIPRATMAK İÇİN HER TÜRLÜ NEGATİF POLİTİKA İZLENDİ”
CHP’nin 1950 genel seçimlerinde muhalefete düştüğünü ve muhalif bir parti olmayı hiçbir zaman sindiremediğini vurgulayan eski DP Milletvekili Kurmel, üst üste gelen seçim mağlubiyetlerin, CHP’yi korkunç bir muhalefet yapmaya yönlendirdiğini anlattı. Bu muhalifliğin, çok tahripkâr, ahlaka sığmayan bir şekilde yapıldığını ve DP’lilere iftira atılmasına sebep olduğunu kaydeden Kurmel, cuntaya destek veren CHP’lilerin gazeteler, toplantılar ve mitingler ile de DP’yi yıpratmak için her türlü negatif politikaya yöneldiklerine dikkat çekti.

“DP DİKTAYA GİDİYORMUŞ HAVASI YAYDILAR; TÜRKEŞ DE FIRSAT BİLDİ, ÇETESİNİ KURDU”
Darbeyi, İsmet Paşa’nın tahrik ettiğini kaydeden Kurmel, “Basın da gerçek olmayan haberlerle halkı yalan bilgilere inandırdı. Sanki DP diktaya gidiyormuş gibi bir hava yaydılar. Asker de bu intiba altına girdi. Böyle bir ortamda Alparslan Türkeş de bunu fırsat bildi. Esas yıllardan beri iktidara gelmek isteyen Alparslan Türkeş’ti. Esas akrep başı da Alparslan Türkeş’ti. Etrafına topladığı genç subaylarla çete kurdu, ihtilalcı bir grup teşkil etti. Türkeş, 1940’lı yıllarda da mahkemelerde yargılanmıştı. İhtilal merakı olan bir adamdı. O tıynette bir adamdı.” şeklinde konuştu.

“GÜRSEL ZAVALLI BİRİYDİ, SUBAYLAR ÜZERİNDE ETKİ OLUŞTURMAK İÇİN GETİRİLDİ”
Tahkikat komisyonu kurulduktan sonra, İsmet İnönü’nün Meclis'te, ihtilalin tahrikini ‘Siz, tahkikat komisyonunu kurarsanız, bu ihtilal için bir gerekçedir.’ ifadeleri ile yaptığını hatırlatan Kurmel, bu ifadelerinin ardından, cuntacıların harekete geçtiğini, başlarında yüksek rütbeli bulunsun diye de Cemal Gürsel’i kukla gibi getirdiklerini söyledi. Kurmel, Gürsel’in darbecilerin başına geçmesini ise “Gürsel Osmanlı paşasıydı. Paşa, böyle bir kültürü, dinamizmi olan bir adam değildi. Zavallı, idare edilecek bir adamdı. Başlarına getirmelerinin gerekçesi ise diğer subayların üzerinde etki oluşturmaktı.” şeklinde açıkladı.

Kurmel, tahkikat komisyonunun darbe söylentilerini araştırmak için kurulduğunu da açıkladı. DP’lilerde ihtilal yapılacağı duygusunun hâkim olduğunu belirten Kurmel, “Ordudan ihtilal hareketi getirileceğini aklımıza getirmiyorduk. Tahkikat komisyonunu bunu araştırmak için kurduk. CHP, bunu ‘Dikta gelecek. Partimizi kapatacak’ şekline soktu.” dedi.

“İKTİDARI ELE GEÇİRME DÜŞÜNCESİ MBK’DA GRUP AYRILIKLARINI SAĞLADI”
Eski vekil, Milli Birlik Komitesi (MBK) üyeleri arasında neden anlaşmazlık çıktığını ve Alparslan Türkeş’in de aralarında bulunduğu 14’ler grubunun darbenin hemen ardından neden yurt dışına gönderildiği konularında da değerlendirmelerde bulundu. Türkeş ekibinin uzun vadeli bir iktidarda kalmayı hayal ettiklerini anlatan Kurmel, bu durumun CHP’yi destekleyen komite üyelerince bilindiğini, görüş ayrılıklarının da buradan kaynaklandığını vurguladı. CHP’nin iktidarı illegal yollarla ele geçirmeye çalıştığını ve İsmet Paşa’nın da cumhurbaşkanı sevdalısı olduğunu savunan Hakkı Kurmel, şunları anlattı: “Cemal Gürsel de bir defa İsmet Paşa’ya ‘Cumhurbaşkanı olmak için, gerdeğe girecek damat gibi heyecan içindesin.’ dedi. İsmet Paşa’nın bu sevdası etrafında şekillenen bir grup ile Türkeş’in kendi grubu arasında görüş ayrılığı yaşandı. CHP, taraftarı grup egemen olunca da Türkeş ve arkadaşları farklı ülkelere gönderildiler.”

“İSMET İNÖNÜ MENDERES, POLATKAN VE ZORLU’YU İPTEN KURTARABİLİRDİ”
Hakkı Kurmel, Yassıada yargılamaları sonucunda verilen idam kararlarını da yorumladı. İnönü’nün, istese Adnan Menderes, Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ ın idamını da önleyebileceğini ifade eden Kurmel, CHP liderinin idamları neden önlemediğini ise şöyle açıkladı: “Kinden dolayı önlemedi. 3 büyük seçimde mağlubiyete uğramanın kiniydi bu. Bu milletin DP’ye olan bağları, İsmet Paşa’da CHP’nin reyle iktidara geleceği umudunu azaltmıştı.”

“İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ ONAR DARBEYE MEŞRUİYET KAZANDIRDI”

Kurmel, İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar ve Anayasa Profesörü Hüseyin Nabi Kubalı’nın da darbeye meşruiyet zeminini kazandırdığını söyledi.
İki akademisyenin, darbecilerin gelecekte yargılanmasını önlemek için önceden önlem aldıklarını belirten Kurmel şunları anlattı: “Darbeye meşru bir zemin kazandırmak isteyen Onar ve Kubalı, MBK üyelerini ‘Yarın siz suçlu olarak çıkartılabilirsiniz. Bu itibarla, iktidara meşruiyet kazandırmanız lazım.’ sözleri ile uyardılar. Bu itibarla bir fetva hazırlayıp yayınladılar. Bunun için üyelerin desteğini aldılar. Darbeciler de bir deklarasyon hazırladı. Askerler de bu deklarasyona sahip çıktı.”

“İRTİCA GELİYOR PROPAGANDASI ASKERİ TAHRİK ETMEK İÇİN ÇIKARILDI”
Kurmel, darbenin yapılmasına gerekçe gösterilen irtica iddiaları hakkında da bilgi verdi. DP’nin din eksenli bir politika takip ettiği yönünde intiba uyandırıldığını hatırlatan Kurmel, “Bu karanlık ve korkunç bir iftiradır. Biz, laiklikten taviz vermedik.” dedi.

DP’nin ezanı aslına çevirmekle suçlandığını hatırlatan Kurmel, din adamlarının ‘Allah’u Ekber’ ifadesinin Türkçe’de okunan, ‘Tanrı Uludur.’ cümlesi ile karşılanmadığı yönünde gazetelere beyanat verdiğini, DP’nin de bunu Meclis'te ele aldığını anlattı. CHP’nin desteği ile de iki partinin çıkardığı kanunla ezanı aslına çevirdiklerini kaydeden Kurmel, “İsteyen Arapça, isteyen Türkçe okuyabilir.’ ifadesi yasak kaldırıldı. İttifak söz konusuydu. Bunu CHP’liler istismar etti. İşin esası bu. ‘Laiklik tahrip edildi’ düşüncesini askeri tahrik etmek için ortaya atmışlardır.” değerlendirmesini yaptı.

“9 SUBAY HADİSESİ TAM ARAŞTIRILSAYDI DARBE OLMAZDI”
Kurmel, 9 Subay Hadise’nin yeterince soruşturulmadığını da söyledi. Celal Bayar’ın, iddialarının araştırılması için ‘Tahkikat yapılsın, ne halleri varsa görsünler.’ şeklinde bir görüşe sahip olduğunu, Adnan Menderes’in ise 'Ordunun muhafazasını celp etmeyelim' mülahazası ile durumu yatıştırmaya çalıştığını anlatan Kurmel, “Menderes’in görüşünden dolayı fazla bir araştırma yapılamadı. Tahkikat keşke yapılsaydı, o zaman sonuç böyle olmazdı.” dedi.

“İDAMLARI KAYSERİ CEZAEVİNDE ÖĞRENDİM”

Adada 6 ay kaldıktan sonra Kurmel, 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kayseri Cezaevi’ne gönderildi. Bu sırada Adnan Menderes ve Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın da aralarında olduğu 20 kişi hakkında idam kararı verildi ve asıldılar. Kurmel, Menderes ve arkadaşlarının asıldığını duyduktan sonra dayanamayıp ağladığını söyledi. Menderes’in çok mütevazı olduğunu belirten Kurmel, “Ziyaretimin ardından beni kapıya kadar yolculardı. Çok değerli bir insandı. Evinde bir sefer yemek yedim.” ifadelerini kullandı.

“27 MAYIS DARBESİ DİĞER DARBELERE ÖRNEK OLDU”

Eski DP Millitvekili Hakkı Kurmel, 27 Mayıs Darbesi’nin Türkiye’de gerçekleştirilen diğer darbelere de örnek olduğunu söyledi. “Memlekette şiraze bozuldu, sıralı olarak bu hareketler meydana geldi.” diyen Kurmel, şunları kaydetti: “Bu hareketlerin başlangıcı 27 Mayıs1960 darbesidir. 1960 darbesinden önce 1 kişi öldürüldü ve bu da darbeye gerekçe gösterildi. Fakat darbeden sonra, Türkiye’de başlayan gençlik hareketlerinde günde 10 kişi ölüyordu. Çok cana mal oldular. Bunların bütün sebebi 27 Mayıs 1960 Darbesi’dir.”

“27 MAYIS TÜRKİYE’Yİ 50 SENE GERİYE GÖTÜRDÜ”
Kurmel, darbenin ardından kurumların yıpratıldığına da dikkat çekti. Üniversiteden akademisyenlerin atılmasının ülke bilimine vurulan en büyük darbe olduğunu vurgulayan Kurmel, “Darbe, Türkiye’yi 50 sene geriye götürdü. Akademisyenleri DP’li veya CHP’ye destek vermediler diye üniversiteden uzaklaştırdılar. Ordudan 5 bin subay görevinden uzaklaştırıldı. Hiyerarşi alt üst oldu. Türk ordusunun disiplini, ateş gücü, bir prestiji vardı. Hiçbir şey kalmadı. TSK uzun yıllar kendini toparlayamadı.” diye konuştu.

“YASSIADA MAHKEMELERİ İNSANLIK TARİHİNİN YÜZ KARASIDIR”
Yassıada mahkemelerinde yapılan yargılamalar hakkında da açıklamalarda bulunan Kurmel, Adnan Menderes’i suçlu göstermek, yıpratmak ve suç isnat etmek için çok küçük hadiselerin mahkemeye taşındığını söyledi. Mahkemelerde hak, hukuk ve adaletin olmadığını vurgulayan Kurmel, “Diktatörler, emrinde teşkil ettikleri, kendilerinin emirlerine muti insanları mahkemeye atadılar ve maalesef bu feci akıbetler başımıza geldi. Mahkeme değil, bir soytarı, insanlık tarihinin bir yüz karasıdır. Böyle bir mahkeme değil Türkiye’de, dünya tarihinde görülmemiştir. Maalesef bu mahkeme, hassasiyet göstermesi gereken ihsası reyde de bulunmamıştır.” şeklinde konuştu.

“İTİBAR İADE EDİLMELİ, YARGILAMALAR YAPILMALI”
Hakkı Kurmel, Adnan Menderes başta olmak üzere tüm DP vekillerine ve mağdur olanlara iade-i itibar edilmesini gerektiğini söyledi. Darbeyi gerçekleştirenlerin bir an önce yargılanmaları gerektiğini kaydeden Kurmel şöyle devam etti: “O mahkumiyet kararlarının başlamasını istiyoruz. Bir tarih var. Yarının gençlerine, bu tarih ders olacak. Böyle bir haysiyet bozan olayların normal bir hareket olarak yansımaması lazım. Askerler de bu etki altında kalmamalı. Gelecek nesiller geçmişte yaşanan bu kara lekeyi duymamalı. Böyle bir askeri darbeyi de Allah bir daha göstermesin. Adliyelerimiz kanundan ve adaletten ayrılmasın. Adliyelerimiz, Türk geleneklerine, dininin icaplarına uygun faaliyette bulunsun.”