27 Mayıs Darbesi’nden hemen sonra darbeyi meşru bir zemine oturtmak ve Demokrat Partilileri toplum nezdinde itibarsızlaştırmak için Milli Birlik Komitesi, Demokratların yargılanmasına karar verdi. Bunun için bir Yüce Divan kurulacak ve Demokrat Partililer burada yargılanacaktı.
Mahkemelerin görülmesi için Yassıada’da 8 bin kişilik bir spor salonu hazırlandı. Mahkemeler halka açık olacak, cuntanın onayından geçenler Yassıada duruşmaları için adaya götürülerek yargılamaları seyredecekti. Cuntanın onayından geçen insanların birçoğu Demokrat Partiye kategorik olarak düşman insanlardı. Bu durum duruşmalara da yansıyacak, mahkeme heyetinin Başbakan Adnan Menderes’e hakaret ettiği anlarda tribünlerden coşkulu tezahüratlar yapılacaktı. Duruşmaları takip etmek için gelen insanlar, Demokrat Partililer savunmalarını yaparken onları yuhalayarak, Demokratlara karşı psikolojik harbi yürütmekle sorumluydu. 15 ay süren Yassıada Mahkemeleri bu görüntülerle birlikte Yüce Divan Mahkemesinden çok bir futbol maçını andırıyordu.
Mahkeme heyeti Milli Birlik Komitesi tarafından özel olarak seçilmişti. Heyetin başkanlığına 30 yıllık bir hakim olan Salim Başol getirildi. Savcı heyetinin başkanlığına ise Ömer Egesel atandı. Savcı Egesel ve Heyet başkanı Salim Başol’un, Adnan Menderes ve arkadaşlarına karşı tavrı ilk günden beri alaycı ve küçük düşürücüydü. Menderes’e sık sık hakaretler eden Başol, iddianamenin zayıflığını kapatmak için Menderes’in savunmalarını ciddiyetsizlikle suçlayacaktı.
Demokrat Partililerin suçlandığı iddianameler beklenilenin aksine çok zayıf çıktı. Kamuoyunda darbenin ilk günlerinde çok büyük rakamlarla yolsuzluklar telaffuz edilmiş, Demokrat Parti iktidarının hükümet karşıtı eylemler düzenleyen gençleri öldürerek kıyma makinelerine attırdığına dair akıl almaz olaylardan bahsedilmişti. Ancak bahsi geçen konuların hiçbiri iddianamelerde yer almadı. Çünkü bunlar tamamıyla gerçek dışı ve kamuoyuna darbeyi meşru göstermek için hazırlanmış ısmarlama haberlerdi.
İddianame açıklandığında Menderes, Bayar ve arkadaşlarının 19 ayrı davadan yargılanacağı belli oldu. Bunların içinde Anayasayı ihlal ve Devleti yıkmaya teşebbüs en önemli yeri işgal ediyordu. Demokratlara en ağır ceza bu davadan verilebilirdi. Bu davada verilebilecek en ağır cezaysa idamdı…
İddianamede 6-7 Eylül, Tahkikat Komisyonu, Topkapı ve Kayseri olayları, İstanbul Üniversitesindeki olaylar gibi davalar varken Köpek Davası ve Bebek davası gibi trajikomik davalar da yer alıyordu. İtibar suikasti için hazırlanan bu davaların iddianameye girme sebebiyse Adnan Menderes ve Celal Bayar’ı toplum önünde rencide etmekti. Cumhurbaşkanı Bayar, kendisine hediye edilen Afgan tazısını fahiş bir fiyatla devlete satıp, aldığı parayla çeşme yapmakla suçlanıyordu. Bayar bu davada savunmasına ‘Böyle yüksek bir mahkemenin huzurunda böyle bir konuya muhattap olmak benim için en büyük cezadır’ diye başlayacaktı. Adnan Menderes’in suçlandığı bebek davasıysa bu davalar içinde en ağır ve rencide edici olanıydı. Menderes, Ayhan Aydan’la ilişkisinden doğan çocuğunu öldürmekle suçlanıyordu. Menderes, bu davaların görüldüğü duruşmalarda Savcı ve Hakimler heyetinin ağır hakaretlerine maruz kalacak, duruşmalarda yaşadığı utanç göz önüne açık bir şekilde yansıyacaktı. Adnan Menderes’in Yassıada’da yargılanıp beraat ettiği tek dava ise Bebek Davası olacaktı.
Kamuoyunu işgal eden davalardan bir diğeriyse ‘cımbız davası’ydı. Bu davanın konusuysa Başbakanlığa alınan bir cımbızdı. Davanın iddianamedeki adı Örtülü Ödenek davasıydı. Ancak Örtülü Ödenek davası için hazırlanan iddianamede Başbakanlığa Örtülü Ödenekten alınan bir cımbız konu edilmişti. Savcının iddiasına göre Başbakan Menderes, metreslerinin özel alışverişlerini dahi Örtülü Ödenekten alıyordu ve söz konusu cımbız Menderes’in metreslerinden birine aitti. Ancak gerçek bir süre sonra açığa çıktı. Başbakanlığın özel aşçısı mahkemede verdiği ifadede mevzu bahis olan cımbızın tavukların tüylerini yolmak için Başbakanlık mutfağına alındığını anlatacaktı. Darbenin ilk günlerinde devletin kasasından milyarlarca lirayı hortumladığı iddia edilen Adnan Menderes’in suçlandığı Örtülü Ödenek Davası böyle trajikomik olaylar silsilesinden oluşuyordu. Kanuna göre Örtülü Ödenek harcamaları, Başbakan’ın insiyatifine bırakılmış ve yapılan herhangi bir harcamanın hesap verilebilirliği yoktu. Ancak Adnan Menderes, bu davadan da hüküm giydi.
Yargılamalar bittiğinde 14 idam, onlarca müebbet ve yüzlerce sayıda hapis cezası verildi. Milli Birlik Komitesi, başlangıçta Adnan Menderes, Celal Bayar, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idamını onaylarken, daha sonra Celal Bayar’ın idamını yaş haddinden dolayı müebbet hapse çevirdi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 15 Eylül’de idam edilirken, Adnan Menderes 16 Eylül 1961 günü sabaha karşı idam edildi. Müebbet ve hapis cezaları alan Demokratlarsa, cezalarını çekmek üzere Kayseri Cezaevine nakledildi.