27 Mayıs 2017 Cumartesi

Türkiye'de çok partili siyasal hayata geçiş ve Demokrat Parti efsanesi (Yeni Şafak Gazetesi, 27 Mayıs 2017) Türk Vatanı ve Türk Milletine İhanet ve Hain Kalkışmanın 57. Yıl Dönümü!.. "27 MAYIS YARGILANSIN"

Türkiye'de çok partili siyasal hayata geçiş ve Demokrat Parti efsanesi


Türk siyasal tarihinin yakın dönemlerine dair yapılacak bir araştırma, aynı zamanda sivil siyaseti kesintiye uğratan darbelerin seyrine yönelik de bir araştırmadır. 60 yıllık çok partili siyasal hayat tecrübesi olan Türkiye’nin demokrasi tarihinde gerçekleşen veya gerçekleşmeyen muhtıra ve darbelerin sayısı bu durumun bir kanıtı olarak gösterilebilir. Demokratik işleyişin askıya alınması o kadar sık aralıklarla gerçekleşti ki ‘Türkiye‘de her 10 yılda bir darbe olur’ sözünün adeta siyasal bir aforizma olarak benimsenmesine yol açtı.
İttihat Terakki geleneği ile gündemimize giren darbeci düşüncenin Cumhuriyet dönemindeki ilk tezahürü 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle oldu. 27 Mayıs darbesi, 1946 yılında çok partili hayata geçen Türkiye‘nin, 1950 yılında yapılan ilk demokratik seçimlerini kazanan sivil iktidarını hedef aldı.
27 Mayıs 1960‘ta gerçekleşen bu ilk askeri darbeden 10 yıl önce Türkiye siyasal anlamda büyük bir değişimle karşılaştı. Cumhuriyet kurulduktan sonra 23 yıl boyunca ‘tek partili’ sistem ile yönetilen Türkiye, 1946 yılındaki seçimlere kadar, sadece bir genel seçim çok partili yapıldı. 1877 yılında seçim kavramı ile tanışan Anadolu coğrafyasında 1908 yılında ikinci defa meşrutiyetin ilân edilmesinin ardından gidilen seçimlere İttihat ve Terakki Fırkası’nın karşısına Ahrar Fırkası çıktı.
Türkiye Cumhuriyeti ise çok partili demokrasiyi ilk olarak 1946 yılında tecrübe etti. 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra 1923-1927-1931-1935-1939-1943 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin tek parti olarak katıldığı seçimler yapıldı. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı sonuçlar ve kendi içsel şartlarının zorlaması ile 1946 yılında ilk defa çok partili seçime gitti.
Türkiye yol ayrımında
Ekonomisi çöküş sürecine giren Türkiye’de, 1945 yılına gelindiğinde yeni bir siyasi düşüncenin rol alması gerektiği fikri konuşulmaya başlandı. Meclis’te görüşülen ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’ CHP içindeki muhalefeti gün yüzüne çıkardı. Kanun görüşmeleri esnasında kürsüde uzun bir konuşma yapan milletvekili Adnan Menderes dikkatleri üzerine çekti. Türkiye siyasetini yeni bir sürece sokan bu ilk adım, “Dörtlü Takrir” adıyla bilinen 7 Haziran 1945 tarihli önerge ile atıldı.


Adanan Menderes, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşma yaparken.

Türkiye’yi yeniden çok partili siyasi hayata sürükleyen birbirinden önemli hem dış hem de iç etkenler vardı. Bu etkenlerden dış kaynaklı olanlar II. Dünya Savaşı’na katılmayan Türkiye, savaş koşullarının ağır ekonomik şartlarını kaldırmakta zorlandı.
Savaşın sona ermesi ile birlikte oluşan iki kutuplu dünya, birçok ülkeyi bir tercih yapma noktasına getirdi. Bu koşullarda kendi çıkarını Batı bloğuna yakınlaşmakta gören Türkiye, bu yakınlığın gereklerini de yerine getirmeye çalışmaktaydı. Batı’dan gelen taleplerin en açığı ise tam anlamıyla ‘demokratik’ bir siyasal sistemin oluşturulmasıydı.
1945 yılında çok partili hayata geçiş açısından oldukça önemli bir diğer gelişme bizzat Atatürk tarafından Demirağ soyadı ile taltif olunan Nuri Bey‘in Milli Kalkınma Partisi‘ni kurmasıdır. Bu parti herhangi bir seçime katılamamasına rağmen sembolik olarak oldukça önemlidir. Tek parti yönetiminin kendi dışında muhalif bir partiye izin verip vermeyeceği hususunu netleştirdi. Nitekim Nuri Bey‘in partisinden hemen sonra Dörtlü Takrir sahipleri 7 Ocak 1946‘da Demokrat Parti‘yi (DP) resmen kurdular.
Türk siyasi hayatına yeni adım atan DP baskın bir seçimle karşı karşıya kaldı. Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan birden çok siyasi partinin yarıştığı ve zamanından önce yapılan ilk seçimler olması nedeniyle bu seçimler Türk siyasal hayatında oldukça önemlidir. 21 Temmuz 1946 Erken Genel Seçimleri öncesi ve sonrasıyla yoğun tartışma ve eleştirilere konu oldu.
“Sonuca razı olmayız”
Adnan Menderes, 17 Temmuz günü memleketi Aydın’da yaptığı konuşmada CHP’lilerin üzerlerinde baskı kurmak istediğini çarpıcı ifadelerle dile getirdi. Sözlerine “Arkadaşlar ben size hesap vermeye geldim” diye başlayan Menderes’in konuşması gazetelere de haber oldu. Kendilerinden istenilenleri şöyle aktardı:
“Bu memlekete hürriyet gelsin diye çırpındık. Dinlemediler. Bizi sorguya çektiler. Yedi saat küfrettiler. Bize kızmalarının yegâne sebebi, istedikleri yolda yürümeyişimizdi. Şark vilayetlerinde ve hudut vilayetlerimizde teşkilat yapmamamızı, köylere asla uzanmamızı istemediler. Halk Partisi'ne karşı hiç olmazsa 40-50 sene iktidara gelme iddiasında bulunmamamızı istediler. Görülüyor ki arkadaşlar, bizden beklenilen demokratik manzarayı tamamlayan bir süs olarak kalmak.”
CHP’li Nihat Erim 30 Mayıs 1946 günü Ulus gazetesinde yayınladığı “Şal” başlıklı makalesinde, İnönü’nün nabzını yoklayarak başarısız seçim propagandasından yakındı. İnönü ise Erim’e, “Demokrat Parti kazanırsa yönetime el koyarız” şeklinde yorumlanacak şu yanıtı verdi: “Ben ihtilalci ve Kuva-i Milliyetçi İsmet’im. Biz bu ülkeyi yoktan bu hale getirdik, üç beş çapulcuya maskara etmeyeceğiz. Yaptığımız bir tecrübedir. Muvaffak olursak ne ala, olamazsa vazgeçer eski usulde birkaç sene daha devam ederiz.”



Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Meclis dağılımını gösteren bir gazete fotoğrafı.

62 DP’li Meclis’te
İlk seçim deneyimini, kurulduktan 7 ay sonra Temmuz 1946’da yaşayan Demokrat Parti, her ne kadar ülke genelinde yeterince örgütlenememiş olsa da seçimlerde ciddi başarılar elde etti. 7 ay gibi kısa bir sürede meclise 62 milletvekili sokma başarısını gösterdi. 1946 seçimleri hem Türkiye hem de CHP için bir şeylerin değişmeye başladığının apaçık bir göstergesiydi. Sağ tarafa DP’liler, sol tarafa ise 397 CHP milletvekili yerleşti. Cumhurbaşkanlığı seçimi için CHP’nin adayı İsmet İnönü, DP’nin adayı ise Mareşal Fevzi Çakmak’tı. İnönü Cumhurbaşkanı seçildi. Fevzi Çakmak ise CHP’lilerin de oy vermesi ile çok partili Meclis’in ilk başkanı oldu.
‘Beyaz İhtilal’
1946 seçimleriyle Meclis’e girmeyi başaran DP‘nin kuruluşu ve iktidara geliş süreci Türk siyasal hayatı açısından bir dönüm noktası oldu. Siyasette ve ekonomide liberal bir anlayışı savunan DP, alternatif söylemiyle çeşitli toplumsal sınıfları harekete geçirebilecek bir yapı sergiledi. Siyasal muhalefetini ise CHP‘nin halktan kopuk baskıcı uygulamalarına dayandırdı. Bu muhalefet sonuç verdi ve DP, 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimi kazanarak iktidara geldi. 27 yıllık tek parti yönetimi sonlandı ve çok partili yaşama geçiş sürecinin tamamlandığı bir aşamaya geçildi.
Meclis'e gelen 'Beyaz İhtilalin' kahramanları ellerindeki albümlerden birbirlerini tanımaya çalışıyordu. 22 Mayıs'ta toplanan TBMM'de meclis başkanlığına Refik Koraltan, cumhurbaşkanlığına Celal Bayar seçildi. Hükümet ise Adnan Menderes başbakanlığında kuruldu.




Menderes'in ilk icraatı Arapça ezana özgürlük
İktidardaki Demokrat Parti'nin ilk icraatı ise 18 yıldır Türkçe okunan ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlamak oldu. Parti içinden gelen 'henüz erken' İtirazlarına rağmen Arapça ezan için iradesini ortaya koyan Başbakan Menderes'e Meclis önünde toplanan vatandaşlar da destek verince süreç hızlandı. 16 Haziran 1950 günü yapılan düzenlemenin sonucu Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a telsiz aracılığıyla bildirildi. Bayar'ın onaylaması ile CHP'nin 1932'de çıkardığı Türkçe ezanın zorunluluğu tarihe karıştı. Arapça ezanın serbest bırakıldığı gün Bursa'da bir camide ikindi ezanı 7 defa Arapça olarak okundu.



Vakit gazetesinin Türkçe ezan haberi.

Menderes kabinesi, güvenoyu aldıktan kısa bir süre sonra, hükümete karşı askeri darbe yapılacağı yolunda alınan bir ihbar üzerine hükümet, başta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman olmak üzere, Silahlı Kuvvetler Birliği‘nde büyük bir görev değişikliği yaparak 15 general ve 150 albayı 2–3 ay içinde emekliye sevk etti.
DP iktidarı, 8 Ağustos 1951 tarihinde çıkardığı 5830 sayılı yasayla Halkevlerini kapattı ve Halkevlerinin bütün mal varlığına el koydu. DP iktidarı ile muhalefet arasındaki gerginlik, Millet Partisi‘nin kapatılmasına ilişkin kararla birlikte daha da arttı. CHP döneminde kurulan Köy Enstitüleri de, 27 Ocak 1954 tarihinde Köy Öğretmen Okulları ile birleştirilerek ortadan kaldırıldı.



DP seçim afişi.

Bütün bu gelişmelerin dışında DP iktidarının ilk döneminde, dış politikada büyük bir başarı olarak kabul edilen NATO üyeliği elde edilmiş, işçilere haftalık tatil hakkı veridi, toprak dağıtımına büyük bir hızla devam edildi, başta traktör olmak üzere tarım araç-gereçlerinde önemli artışlar sağlanarak, üretimde verimli bir dönem geçirildi.
DP, CHP, Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) ve Türkiye Köylü Partisi’nin (TKP) katıldığı 2 Mayıs 1954 seçimleri iktidar partisinin ezici zaferiyle sonuçlandı ve DP 541 milletvekilliğinden 503‘ünü elde etti.
1950 ve 54 seçimlerinden büyük bir başarıyla çıkan Demokrat Parti 1957'de oylarını düşürse de tek başına iktidar olmayı başardı. Bu sonuç aynı zamanda Adnan Menderes ve partisinin de sonunu getiren ilk gelişme oldu. Sandığa söz geçiremeyen CHP asker, basın ve üniversiteleri de arkasına alarak 27 Mayıs'ın zeminini hazırlayacaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder